Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Pazar, Şubat 12, 2006

Hayat Böyle Bişeymiş...


Sonsuzluğa giden yolun sol şeridindeyim. Taki hiçbir şeyin mükemmel olamayacağını anlayana dek. Hiçbir yaşam, hiçbir insan, hiçbir sevgi ya da başarı mükemmel değildir. İnsan hayatı yenilgilerle dolu. Bazılarıbunun çok farkında, bazılarıysa gelişmemiş farkındalık seviyeleri sayesinde mutluluğun içinde yüzüyorlar. Fakat herşeyin bu kadar farkında olmak doğru mu gerçekten? Üzülmesi gereken şeyler olduğunu düşünürse insan gerçekten kendini üzebilir. Sonsuzluğa giden o mükemmel yolda en sol şeritten bir sağdaki şeride geçmesi olasıdır. Bu kendi elindedir. Fakat bazı zamanlar istemesen de dibe vurursun. Çalışır, çabalarsın..Gazı sonuna kadar versen de amacına ulaşamayacağını bilen biri yukardan seni gözetliyor ve belkide sadece gülümsüyordur....ve sen ibre 220 yevurduğunda seni hiç kimsenin tutamayacağını düşünür ve hatta başarıya giden yolda sevinmeye bile başlarsın.Fakat bu öyle bi duygudur ki ne zaman bu kadar mutlu olsam, mutlaka o devasa 3000 yıllık ağaca toslarım. İşte o zaman ne başarı kalır, ne ben , ne hayatın anlamı... Sadece çürümeyi bekleyen bir bedensindir artık; ama henüz ölmemişsindir ve aslında uzun bir hayat seni bekliyordur. Arabanın ön camından fırlarken hiç hissetmediğin bir yenilgi ve aşağılık duygusuna kapılırsın. Sonra, uzun bir müddet olduğun yerde yatarken "Neden hala yaşıyorum ki?" sorusu bütün gücüyle başına bastırmaktadır. Yavaşça kalkarsın ayağa ve ağlamaklı bir şekilde ölmek istediğini haykırırsın Tanrıya. Güneşli hava yerini kara bulutlara ve kızıl gökyüzüne bırakmıştır. Fondaki bembeyyaz şimşeklerin gök gürültüleri sanki seni azarlamaktadırlar. Sanki sırf sen bu ölüm kokan anı yaşa diye başardığını sanmana neden olan o sonsuzluk yolunun sol şeridinde oluşun kendini kandırmandan başka birşey değildir aslında. Sonra dayanamaz ve bir hiçlik denizine atlarsın bir an bile düşünmeden. Vücudunun çeşitli yerlerinde bir kaşıntıya neden olan benekler üzüntünün fiziksel bir sonucudur ve hiçlik denizine atlamasaydım düşüncesi şimdi kaşınmaktan yüzememekte oluşuna üzülmene neden olmazdı sanarsın. Artık pişmansındır. Beynindeki keşkeler kulaklarından baloncuklar halinde fışkırırlarken, eskiden sahip olduğun o başarma hırsın yeniden hafif hafif alevlenmeye başlamıştır. Ama bu kez de denizin dibinde olduğunu farkeder ve sonsuzluğa gitmek için ikinci bir yol daha olduğunu görürsün. Ama bu defaki 'eksi sonsuz'a gidiyordur ve sen neredeyse ulaştığının bilincindesindir. Alevlenen hırsın, etrafını saran su tabakası taraafından söndürülmüştür. Üzülmezsin bile. Artık yenilgiler sana tanıdık gelmeye başlar, eski bir dost gibi yenilgiyi benimsemeye başlarsın. Aklında hep bir kısayol tuşu olsa ne iyi olurdu düşüncesi vardır hep bu hiçlik denizinde geçirdiğin sürede; ama beyninin ücra köşelerinde olduğu için düşündüklerini dile getirmeye bile utanırsın. Çünkü sen öyle bi adam değilsindir. Sen tırnaklarıyla kazıyarak, alnından akan ter damlasının çenende süzülüşünü hissederek yaşamışsındır hayat boyu. Bu defa da "undo" tuşu gelir aklına "geri al"...Keşke neredeyse bütün bilgisayar programlarında bulunan o aptal tuşu yaşamımda en azından bir kez kullanabilseydim dersin kendi kendine.Tanrıdan yaşamını geri istersin fısıldayarak...ve sıkı sıkı kapalı tuttuğun gözlerini açtığında kendini yeniden sonuzluğa giden yolun sol şeridinde bulmak istersin; ama bunu Tanrıya söylemek öyle zordur ki, buna yüzün olmadığını düşünecek kadar demoralize olduğundan ağzından çıkan fısıltıyı kendin bile duyamazsın. Buna hakkın olmadığını düşünür ve aslında hiç kimsenin hayatının mükemmel olmadığına inanmaya başlarsın. Geride kalan yollara bakar ve sonsuzluğa giden yolda senin arabana yer olmadığını sanarak, eğer kader diye bi şey varsa, senin gitmen gereken yolun önünden geçerken orda olduğunu bile farkedemediğin tali yollardan biri olduğunu düşünürsün ezik bir zihniyetle. Ve bu kaderci zihniyet seni olmadığın birine dönüştürüverir. Seçmiş olduğun bu yolda mutluluk oyunları oynarsın. O farkındalık seviyesi gelişmemiş isnanlardan sanar bazıları seni. Halbuki sen hepsinden daha farkındasındır neler olup bittiğinin ve belkide senin razı olduğun bu tali yol seni küçümseyen bu insanlar için sonsuzluğa giden yol rolündedir. Sen ise çevrende gördüğün bu insanlarla kendini kıyaslayarakböbürlenmeye başlarsın. Yıllar önce neler yaşadığını hatırlayamayacak kadar silmişsindir anıların acı kısımlarını hafızandan. Sonra bir de bakarsın razı olduğun bu dar, tali yoldaki herkes senden çok farklı değil. Senin gibi insanların yüzlercesi bu tercihi yapmışlardır ve sen onlarla aynı kaderi paylaşmanın hazzını yaşarsın sürü piskolojisi içinde. "Yalnız değilmişim." dersin. Hayatın yeniden anlam kazanmaya başlar. Bir de bakarsın senin tali yol diye baktığın bu yol seni ve arkadaşlarını zorlamaya bile başlamıştır. Bu yola sonsuzluğa giden yol diye bakanlarsa başardıklarını sanmaktadırlar hala. Sense senin sonsuzluğa gittiğini sandığın yola razı olmuş insanlarla tanışır ve bütün bu kısır döngünün küçük bir parçası olduğuna şaşar kalırsın. Ve aslında sonsuzluk kavramının ne ifade ettiğinin kişiden kişiye değiştiğini savunursun; ama içten içe yoksa bu sadece kendimi avutmak için uydurduğum bir olgu mu diye de düşünmeden edemezsin. Yalnızsındır bu noktada ve bunu kimseyle paylaşamazsın. Geçmişinde kalan büyük hedeflerin artık küçük birer hayal kırıntısı haline gelmiştir. Buna üzülmeye hiç vaktin olmaz; çünkü üzerinde gittiğin bu yolda hata yapmamak için çok dikkatli olmaya çalışırsın. Sonra gün gelir bu tali yol, ana yolla birleşir ve bir de bakmışsın bu defa sürekli artan bir ivmeyle yol alıyorsundur. Suratında salak bir sırıtma oluşur ister istemez; çünkü az önce o devasa 3000 yıllık ağacın yanından geçmişsindir ve ona çarpıp artık çürümeyi bekleyen birer beden olduklarını sanan yüzlerce insanı görmezden gelemezsin. Bilinç seviyen yükseldiği için sol şeride sık sık; ama sadece araba sollarken geçmeye başlarsın. Herşey rayına oturmuştur artık. "Undo" değil "Copy Paste" yapmışsındır. Geldiğin seviyeyi hakettiğinden eminsindir bu defa. Fkat o anda üzerinden hızla geçen milyonlarca F-16 olduğunu görürsün. Başını önüne çevirir ve sırıtarak yoluna devam edersin havaalanının çok da uzakta olmadığını bilerek........

Hiç yorum yok: