Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Perşembe, Temmuz 13, 2006

Abiyle Kavga Sonlandırma Sorunsalı

Hani kavgaların “laf sokma aşaması” vardır ya.. İşte o süreçten sonra artık biri altta kaldığını sezerse önce itişmeler başlar, sonra yumruklar girer devreye dimi... Biz abimle o raddeye gelmeden annem tarafından durdurulurduk tabi. Bazen durduramazdı da bildiğin kavga ederdik..bi de döner ona kızardık sen kızıştırıyosun diye; bu sefer de "terlikle" kovalardı bizi annem. Biz de yetişemiyo diye ranzanın üst katına kaçar ya da yatağın altına saklanırdık.. Canım annem ya yakalasa da vurmazdı hiç... üstüne bi de öpmeye falan kalkardı... Annem de bi ilginç..
Neyse işte; henüz kavgada en son lafı söyleyenin kavgadan galip ayrıldığını sandığım bu çağlardayken ben, çevremde bu konuda kendimi hayli geliştirebileceğim, kavga edilinebilitesi yüksek bir tek şahıs vardı: Abim :)

Ben hep yenilen taraf olurdum belki evet; ama düşe kalka öğreniyo insan tabi.. Küçüklük dönemlerime ait bu yoğun tartışmalarımızın sonlarıysa hep şöyle gelişirdi: Son sözü söyleyen galip olacak ya hani :)
-Tamam konusma artık ya!
-Sen de konuşma...
-Kes
-Sus
-Ya kes diyorum sana bak!
-Eeaah
-Bak Sercaan...
-Şşş...
-Adam hala şşş diyo ya!
-
Şşşşşşşş...
-Sussana beeeaaa!
-
Yav sustuk işte alla allaaa..
-SUUUUUSSSS!!!
-Sen sus bi
- YAU üffff yau...üüffff......nçh nçh nçh nçh
- ne cık cık cık?!...
-...
-...
diye biri vazgeçmediği sürece sonsuza dek sürüp gidebilecek bir son... ya da yeni bir kavganın başlangıcı :)
Yaratıcılığımı geliştirmiştir valla bu kavgalar :P ehuehehe

Salı, Temmuz 11, 2006

Nagihan ilk kopya çekişim ve ilk dallamalığım

İlkokul birinci sınıfı Edirne’de Şehit Asım İlkokulu'nda okumustum. Çok tatlı bi sınıf öğretmenimiz vardı.
Sınav oluyoruz şimdi; Ben de yapamadım bişeyi, nası yazılıyodu hatırlayamadım mı bişey oldu. Sol ön çaprazda Nagihan oturuyodu:
-Şşşt! Ali ata bak nası yazılıyodu? Şşştt! dedim.
-sajksaphia (Artık bi şekilde söyledi bana nası söyleyebildi bilmiyorum ama anlayıp yazmıştım hemen.)
Aradan bi kaç dakka geçti. Bu sefer o bana bişey sordu:
-Sercaan..şu nası oluyodu,bişey bişey?
-Söylemem.
-Yaa.. ama ben sana söylemiştiim..
-Naapıyım söylemeseydin.
Çok şerefsizmişim yaa... Nefret ettim kendimden. Bahse varım o kız hayatında bi daha kimseye kopya vermemiştir. Kız bi de hoşuma gidiyodu benim. Unutamadım hala bak...Sonra tam ben ikinci sınıfa geçtim biz taşındık Edirneden..bi daha da görmedim Nagihan’ı...

Dostum İstanbul


İstanbul’daydım haftasonu.
Hem mutlu etti beni hem durağan zamanın içinden çıkmamı sağladı. Tatilde olduğumu hatırladım birden. Ama bi yandan da hüzünlendim halime. Bana asla gerçekleşmeyecek hayalleri kurmayı öğreten sokakları hatırladım, sırtı bana dönük onlarca insan sokaklarda, birbirinden habersiz onlarca farklı hayat... Hepsinin farklı dertleri var. Pier Loti’de denize karşı oturmuş, uzaklara dalmışlar, martılarla paylaşabildikleri dertleri, denize haykırabildikleri umutsuz aşkları var, benim gibi değil hiçbiri…benim gibi değil…
Bira içerken üstünden süzülen martılar var istanbulda… ve hayallerin var kurabileceğin yüzündeki serinliği hissettiğinde denizden gelen esintinin kokusunu derin derin çekerken içine…
Kaç gündür deli gibi içkiye vermiştim kendimi ankarada.. ii geldi Istanbul.. dertleştik biraz açıldım.. evet, evet ii geldi İstanbul. Önce "Hadi gidin kardeşle oynayın parkta" dedi boğaz köprüsü, sonra galata kulesi kız kulesine olan platonik aşkını itiraf etti bana.. Görüyomuş ama yanına gidemiyomuş. "anlıyorum seni" dedim... "anlıyorum". Sonra da Jonathan Livingston'u gördüm havada sendelerken. Vapurdan ona ekmek attım, yakalayamadı... olsun. Nemo yedi ekmeği sonra...

Cuma, Temmuz 07, 2006

Mühendis vs Kısrak

Geçen ay Milliyet'te bi haber okumuştum. Bu konuda bişeyler yazayım dedim durdum günlerdir ama bu konuyla ilgili hiç bi anım yoktu.. umarım da olmaz :) Ama haber o kadar trajikomik ki zaten bu konuda komik bi anım olmasına gerek olmadığına karar verdim en sonunda.Haber Can Dündar'ın köşesine şöyle yansımıştı:
"-Geçen ay Abant'ta bir mühendis, kiraladığı Ceylan adlı kısrağa tecavüz ederken yakalandı.
-At sahibinin takibi sonucu iş üstünde yakalanan mühendis, "hayvana cinsel istismar" suçlamasıyla gözaltına alındı.
-Bolu Hayvanları Koruma Derneği üyeleri, Ceylan'ı ziyaret edip şeker verdiler, "insanlık adına" attan özür dilediler, satılmasını engellediler.
-Dernek üyesi bir kadın olay yerinde, "Utanıyorum atın gözlerine bakmaya" diye başlayan bir şiir okudu. "
Dernek üyeleri de bi manyak ya...

O deil de;
Kardeşim anladık sen makine mühendisisin, yıllarca kızsız ortamlarda bulunmuşsun, erkekçi olmayayım diye çaba harcamışsın,güç sarfetmişsin bu süreçte.. tamam ama o kadar da deil be kardeşim! Hayır bana gelip desen ki "Atı çok beğendim" ya da "Biz birbirimizi seviyoruz." falan anlarım. Gidip tecavüz etmişsin be abi!. Hadi onu da anladık da.. haberlerde "mühendislerimizin hali bu mu?" diye geçti olay... Biz de okuyoruz, biz de mühendis olacaz...yapmayın gözünüzü seveyim. Noluyo?

Pazartesi, Temmuz 03, 2006

İKS(X) Mİ? ÇARPI(X) MI?

2 sene öncesiydi...Üniverste 1, Electronics101 dersindeyiz. Ders geniş lablarda geçiyo.. bi de tahta koymuşlar hoca birşeyler anlatırsa diye... Onu da oturduğunuz her yerden görmeniz mümkün olmuyo tabi, kocaman bi mekan.. Sütunlar falan var bi de işte inşaat gereği... Hoca da bu probleme çözümü bulmuş tahtada bişeyler anlatacağı zaman herkesin sandalyesiyle yaklaşmasını istiyo işte. Ben de oturmuşum en arkalarda bi yere, önceki gecenin uykusuzluğunun da verdiği dingin, mülayim bakışlarla hocayı dinliyorum...
- SEN!? Dedi
Tahtada ne yazıyo?
Ben kalktım ayağa sağa bi adım attım, kafayı da hafif eğip önümdeki sütunu görüş alanımdan çıkararak baktım; tahtanın sol alt köşesine küçük bi x çizmiş.
- İks.. dedim
(ama bi kıllandım da hani.. lan yoksa çarpı işareti mi deseydik diye..)
- Peki dedi hoca.
Sonra sol yanımdaki çocuğu işaret ederek
- Sen söle bakalım tahtada ne yazıyo?
Çocuk da kıllandı tabi benim gibi .. “ulan var bi bokluk bu soruda ama hadi bakalım” modunda iki adım attı sağa eğildi meğildi baktı kafayı kaldırdı:
- İks hocam dedi. Hani yanlış cevap da olsa iki kişi olalım tırsaklığı mı bürüdü çocuğu artık bilimyorum.
Hoca “tamam otur” dedi. Bu sefer de sağ yanımdaki çocuğa dönüp
-Sen söyle ne yazıyor tahtada?
Adam kalktı, şöyle kafayı sağa eğdi hafiften, hocanın bizim cevaplara verdiği hoşnutsuz tavırdan da etkilenmiş olacakki
- Çarpı işareti hocam o! dedi heycanla... Kahraman olacak ya... Yanlış da olsa radikal olmanın verdiği hazla hocaya döndü...

Sonra hoca üçümüze de baktı baktı ve şöyle dedi:
-
Akıllı oğullarım benim. Ben siz oturduğunuz yerden tahtayı görebiliyo musunuz diye soruyorum.. Niye ayağa kalkıp, yürüyüp bakıyosunuz?!

Cumartesi, Temmuz 01, 2006

Milkşeyk Vanilya...Evet, Hemen Geliyor..


Geçenlerde liseden bi kaç arkadaşımla buluştuk ve bi kafeye gittik... Kafeyi deşifre etmeyim hadi şimdi burdan da, çok sinirimi bozdular yaa...
Neyse ben aldım elime menüyü,garson kız geldi başımda bekliyo baktım portakal suyu yazıyo:
-Portakal suyu var mı? dedim
- Yok dedi
Menude enteresan şeyler vardı, baktım:
-Üzüm suyu var mı? dedim
-Yok kalmadı dedi
-Peki Milkşeyk var mı? dedim
-Hah! O var bak... dedi.. samimi de konusuyo, sırıtıyo şirin şirin falan...
İstersen ondan geitiriyim, neli seversin en çok? dedi
- Vanilyalı olsun o zaman dedim (artık burda ilişkiyi ilerlettik baya sanki :) )
(beraber içelim otur sen de mi deseydim naapsaydım.. bak hiç de aklıma gelmedi yaa...)

Yarım saat sonra bir milkşeyk geldi aabi... bildiğin "soğuk süt" :)))
Garson güzel kızdı da içtik ne geldiyse salak gibi...kızamadım da kıza şimdi..bi gülşümsüyo ki sormayın. Arkadaşları da görmüyodum uzun zamandır ii oldu bu buluşma işi... Dur ben yarın gene gideyim o kafeye.. :P