Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Perşembe, Aralık 27, 2007

Hayat o kadar zor mu?

Hayatım güzel giderken, hiç gerçekleşmeyeceğini bildiğim halde, hayaller kurarım hep, … bu ironiye de gülümserim kendi çapımda… Sabahları mutlu uyanırım. Aynaya bakarken bilinçli bakışlarım yanaklarımdaki şişkinliğin mutluluktan olduğunu sanırlar, beni mutlu eder bu hayaller ağzımdaki çikolata tadı henüz hala ordayken… ama gerçekler sanılandan çok daha farklıdır. Bırak hayallerin gerçekleşmemesini, yaşadığın hayat bile kendi kafanda yarattığın sanrısal bi döngüdür sadece. Durmadan kendini tekrar eden sonsuz bir döngü… yaşayanlar değişir, yaşananlar değişmez.

Uykum geldiğinde birini özlediğimde ya da çok üşüdüğümde bilinçaltımdan gelen sesler yatağımın rahatlığını ve sıcaklığını hatırlatır bana… O yorganın altında huzurlu olduğumu hatırlarım, uykusuz kaldığım ve nefret soluduğum geceler gelmez nedense aklıma… Sonra o karanlık anıların aklıma gelmediğini getiririm aklıma aynı az önce yaptığım gibi. Ağzımdaki çikolata tadı ekşimeye başlar zamanla. Şu noktada bir film olsa hayat, fonda çalması beklenen müzik barizdir.

“…Hayat o kadar zor mu? Atılır mıyız oyundan benzemezsek onlara?...”

Durup dinlerken sen, çevrendekiler: “Kurnaz ve güçlü olan materyalist yaklaşımlar kazanırken oyunu, karşısındakine değer veren, hümanist bakışlar psikologların cebini doldurmaktan başka bi işe yaramıyor bu oyunda” diyolar. Mutsuz oluyosun. Keyfin yerine gelsin diye yatağına dönüyosun umutla… Fakat yastığın sert, yorganın soğuk geliyo artık sinirden ısınmış beynine. Tavanın hala beyaz olduğunu fark ettiğin an, umutla yukarı uzanıyor kolların. Tam da o anda pusuda bekleyen yay sırtında hissettiriyor kendini. Kollarını indirirken bu yatağın artık çok fazla şeye şahit olduğunu ve hesabının kesilmesi gerektiğini düşlüyosun sonra…”Depoya atın bunu! Ne ekmek ne de su verin!” diye haykırıyosun sessizce... ve mizah anlayışının hala yerinde oluşunu fark etmen tam da o ana tekabül ediyo. Hayır sen onlara benzemiyorsun. Benzemesen de en az onlar kadar varsın bu oyunda!