Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Pazar, Mart 30, 2008

Halı Saha vs Mahalle Maçı

Geçen gün bizim bölümün 2'inci sınıf öğrencilerine karşı son sınıf öğrencileri olarak bi halı saha maçı ayarladık. Bi güzel de yenilmişiz ki sormayın.. :) Maçtan sonra aklıma geldi de:
Biz küçükken mahalle maçları yapardık evin önündeki kum sahada... Gariptir, bi şekilde şimdiki halı saha maçları aynı tadı veremiyo.. Bi değişik oluyo.. Bi kere toplar "kames" marka değil. Hani suratımıza falan çarpınca içindeki 3 kat tada tekabul eden değişik bi tını işitirdik ya... havaya sokardı adamı.. Sonra çektiğimiz her şut falsolu giderdi, kendimizi Tsubasa hissederdik falan.
İkincisi sırtımızda havlu yok :) Böle arada kayacak düşecek.. tekrar düzeltmeye çalışcaksın maçın orta yerinde.. Onu özledim ben. Sonra evde sırtından çıkarıp ıslaklık oranına göre kaç km koştuğunu hesaplayacaksın ki zevki çıksın.
Üçüncüsü terli terli su içmenin zevki öle pet şişeyle çıkmıyo.. Musluğa ağzını dayayıp kana kana içmek - hele ki terliysen - hayatta yaşayabileceğin en büyük hazlardan biridir bence ya..
Aaa bi de süre dolunca halı saha görevlisinin çaldığı zil sesine çok uyuz oluyorum ben.. eskiden ne güzel olurdu.. Maçın en heycanlı yerinde takımdakilerden birinin annesi "Hadi yavrum yemek hazır!" diye haykırırdı da çocuk topunu alır giderdi.. Kuruyup kalırdık sahanın ortasında. Bugün türk futbolu neden geri kaldı diye soracak olursanız, tek sebebi budur derim. :))

Salı, Mart 18, 2008

Renk Körlüğü

Embedded Systems dersi için birer mucit edasıyla günlerdir proje düşünüyoruz Fırat'la.. Uzun uğraşlardan sonra hocaya sunmaya değer 3 adet proje fikri geliştirdik. Bu süreçte okumakta olduğum "Tesla - Anlaşılamamış Dahi" adlı Hırvat asıllı bilim adamı Nikola Tesla üzerine yazılmış kitap da güzel fikir üretebilmem açısından epey etkili oldu dersem harbi harbi yalan sölemiş olurum sanırım. :) Daha çok şimdiye dek yapılmış bütün icatları yeniden sorgulamama sebep oldu bu kitap.. salak etti beni.. konsantrasyon die bişey kalmadı lan hayatımda! kitap bitene kadar kafayı yemezsem şanslıyım.Geçenlerde renk körlüğü üzerine bi muhabbet geçti de, al dedim sana yeni bir çelınc!!
Trafik ışıkları :)
Renk körü olunduğu için ehliyet alamamak muhabbeti..
Ya düşünsenize bi: ne kadar saçma bi durum. Dangalağın biri trafik ışığı diye bişey icat etmiş; ve bakın şu tesadüfe ki bu arkadaş trafik ışıklarının en önemli iki rengini kırmızı ve yeşil olarak seçmiş. Yani sırf bu herifin dizayn angutluğu yüzünden,hele ki moleküler transportasyonun günümüze uyarlanmış hali olan "araba" şu an dünyada en çok kullanılan hedeyken, o zavallı insancıklar ehliyet alamamakta.. sırf kırmızıyla yeşili ayırt edemedikleri için. Ve herkes de bu renklerin değiştirilebileceğini aklına getirmek bi yana dursun,
- E renk körüyse alamaz tabi.. nası ayırtedcek kırmızıyla yeşili?? diyo...
ya da daha sivri zeka olanlar:

- Halbuki yerleri de belli: kırmızı üstteki, yeşil alttaki lamba..
gibi yorumlarda bulunuyolar... ilginç tabi.

Gerçi renk körü olmasına rağmen ehliyet alabilmiş bi şahsiyetle tanışmışlığım da söz konusudur. Adam sağlık raporu alırken sıra göz doktoruna geldiğinde gayet kendinden emin bi tavırla içeri girmiş ve muayene olmaya başlamış. Sıra renk körlüğü testine gelince. Bilirsiniz ki içinde kırmızı ve yeşil beneklerle sayıların gizlendiği kitapçıktaki resimler, sırayla gösterilir ve sayıları doğru görüp söylemeniz beklenir. Tabi adam sayıları göremediği için sayfa her değiştiğinde başka bi sayı uydurmuş. :)
-57, 64, 72, 8! Sonra doktor durmuş durmuş;
-Aaa siz renk körü müsünüz? diyince arkadaş da
-Yok! demiş...
-Ben rakamları bilmiyorum... :)