Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Perşembe, Temmuz 24, 2008

Beyinsel Bulantı Halleri

Bazen kendime çok şaşırıyorum ya… Olmadık anlarda olmadık şeyler geliyo aklıma… Mezun oldum askere gidecem 12 Ağustosta… Ondan mıdır nedir bu beynimdeki bulanıklık anlamadım. Eskisi gibi analitik düşünemez olduğumu farkettim.
Hiç anlam veremediğim davranışlarımdan biri de geçenlerde, hani geceleri sokak lambalarının ışığında dört dönen kimliği belirsiz uçuşkanlar olur ya, onları seyrederken, küçükken yaptığım kardanadamlardan en az birisinin Güneş’e dokunma hayaliyle yaşayacak kadar ironik bir amaca hizmet etmesini isterken bulmamdır kendimi.. ama alakayı kuramadım sonradan.. sokak lambasından kardanadama nası geldim ben de bilmiyorum. :)
Bi de bazen düşünürken dağılıveriyorum. Süreye karşı oynanan bi satranç oyunundan örnek verirsem daha iyi anlatıcam sanırım bu durumu. Oyunda gelinen raddede yapılabilecek bütün hamlelerimi gördükten sonar tam en iyi hamleyi yapacakken “Hmm karşımdaki benim bu düşündüğümü düşünmüş olmalı o zaman öteki hamleyi yapayım"; ama öteki hamleyi yapacağımı düşündüğünü düşünebileceğimi düşünebildiyse ilk hamleyi yapacağımı da kestriyordur. O zaman ben de onun benim böyle düşünerek hareket edeceğimi düşündüğünü düşünüp öteki hamleyi mi yapsam kısır döngüsünde boğulurken: “ehehe ne kadar da zekiiim lan onun ne düşüneceğini bile düşünüp öle oynuyorum” diye içimden geçirip istemsizce sırıtırken: “Hadi olüm oynasana.. zaten yapabileceğin topu topu 3 tane hamle var!” dediği anda karşımdakinin: “onu oynarsa bunu,şunu oynarsa onu, bunu oynarsa da şunu oynarım” gibi basit bi savunma taktiğinen başka bişey düşünmediğini farkedince kafamın üzerindeki güzelim düşünme bulutunun g.tten çıkan pamıktan farksız olduğunu hissetmek noktasındaki dağılımdan bahsediyorum.
Bu gibi durumlarda beyne “format” atıp en baştan düşünmeye başlamak gerekir; ama bir dezavantajı da zaman zaman yanlışlıkla ta çocukluğuna döndürmesidir insanı. Oyunun en olmadık anında “KesTAnee gürGEN palaMUT aaltı yapraaK üsTÜ bulut…” diye başlarsın valla… “Gel sen burdaa derdi unuT, Orman Ne güzel – Ne güzel!” Bu şarkının olayı da iki “ne güzel” arasındaki “Sus”ta gizlidir bence :P