Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Pazar, Eylül 30, 2007

AY-POD ŞAFIL

Geçenlerde Eskişehir yolunda “CEPA” alışveriş merkezi açıldı, ve dolayısıyla içinde bulundurduğu Türkiye’deki ilk Apple bayii de açılmış oldu. :) Aslında Apple ticari amaçlarla açılışını 2 gün falan sonra yaptı ve bunu bir reklama çevirmeyi başarması çok zor olmadı. Gelen ilk yüz kişiye i-pod shuffle hediye edeceklerdi.Yani artık satmayan, hatta ekranı bile olmayan, küçük uyduruk elde kalmış i-pod’lardan…CEPA’nın kapıları 10:00 da açılırdı fakat Apple açılışını 12:00 de yapacaktı ve kapısının önünde 2 saat boyunca bekleyen beleşçi insan güruhu farkında olmadan yeterli reklamı yapmış olacaktı. Yavuz’un da gazıyla Göksu’yu da alıp gittik sabahın köründe CEPA’nın otoparkına, arka kapının önüne park ettik. Giriş kapısında beş on kişi ya var ya yok… Hava da soğuk olduğu için arabada yarı uyur yarı uyanık vaziyette beklemeye koyulduk. Uyumuşuz… :)
Gözleri bi açtık kapıdakiler 30 kişi olmuşlar. İnelim artık dedik. İndik… Geçtik sıraya…En sonunda saat 10’da kapıların açılmasıyla içeri dalıp, yürüyen merdivenleri beşer beşer çıkarak 2’inci kattaki Apple bayiinin önündeki sıraya katıldık. Katıldık katılmasına ama baya bi gerideyiz… Küçük fırlama bi velet bulup kafaları saydırdık. Önden 82’inciydim. Neyse gene iyi dedik… hepimiz alabilecez, alınca kullansak mı satsak da üstüne para koyup daha iyisini mi alsak hesapları yaparken sıra bize geldi ve ben içeri 100’üncü olarak girmiş bulundum. Acaba nası oldu da araya kaynayan 18 kişiyi farkedemedik diye düşünürken ve bi yandan İlerlerken çizginin arkasında kalan Yavuz’lara bakarak, savaşta yan yana koştuğun silah arkadaşına bir mermi isabet ettiğinde ne hissedeceğini bilemeyen bi asker gibi sevinç mi üzüntü mü duysam bilemedim. Aslında sevinmiştim çünkü zamanında o kadar para biriktirip aldığım i-podum pantolonumun cebindeyken üstüne basmamla katırdamış, hatta kuturdamıştı…ve o anı hala unutamam :) üstüne basıyosun, “katırt”ı duyuyosun, sonra normalde pantolondan çıkmaması gereken bu sesin neye ait olduğu üzerine beyninde yorumlar yaparken “kuturt” u duyarak kibarca “Anaa… gitti i-pod!” diyosun.
Sonrasında i-pod’u vermeleriyle, kameraların etrafımı sarması bir oldu. Yanıma da yoldan buldukları bi adamı yerleştirip.
-Evet 101’inci oldunuz! 2 saat beklediniz ve alamadınız. Nası bi duygu? Kötü dimi?
( Nası ya 101’inci Yavuzdu ama…)
- Yok gardeş yav.. ben zaten araya gaynamıştım. Beş dakka önce geldimdi…
- Eee..evet, peki ya siz? Aralara kaynamalara rağmen 100’üncü olup aldınız. Ne diyeceksiniz?
- Evet, öyle oldu…....................şans…

Dedim... ama demek üzere aklımdan geçenleri buraya yazmak konusunda tereddütlüyüm…yok yok eminim, yazmicam.

Perşembe, Eylül 20, 2007

Uykusuz

Geçirdiğim şu son bikaç ardışık uykusuz gecede nerdeyse bütün uyunuş pozisyonlarına girdim ve bir tespit yaptım. İnsanın ne kadar yalnız da olsa, o sıcak yorganın altında ve cenin pozisyonunda -ki pozisyon gerçekten önemli- kendini ne kadar güvende hissedebildiğini farkettim. Ense ve hatta kafanın arkası kapalı olacak şekilde, yorganın bütün vücudunu sarması ve sırtın duvara verilmesi durumunda, anlık da olsa, mutlu olabiliyormuş insan... İsteğe bağlı olarak yorganın bacakların arasına alınması ve bir tutam yorganın ellerle çene hizasında sıkı sıkı tutulması hali de uygulanması durumunda ayrı bi güven hissi katabiliyor.. Uyuyamazken bunun ne kadar da mantıklı olduğunu düşündüm dün gece. Belki de hayatımız boyunca bu b.ktan dünyada asla bir daha ana rahmi kadar güvende olabileceğimiz bir mekanda bulunamayışımız bilinç altımızın onu özlemesine sebep oluyordur. Yaşadıklarımız ve yaşayacaklarımız sırasında asla o 9 ay boyunca olduğumuz kadar saf, güvende ve mutlu olamayacağımız bi gerçek sanırım. Evet, yolun dörtte birini çoktan aştım, ve daha üniverste son sınıftayım, ve evet... ben şimdiden cenin olmayı çok özledim...