Bu metnin;ne kadar da "kayan yazı" olduğunu düşündüren bir görüntüsü var deil mi?....ama hayatta hiçbişey göründüğü gibi değildir......aslında... dikkatli bakarsanız bunun "kaymayan bir yazı" olduğunu göreceğinizi biliyor muydunuz?..............................................lütfen dikkatle bakmaya devam edin.................................................. ve bunun aslında kaymayan bir yazı olduğunu görün....................................................evet,simdi hep birlikte bakışlarımızı, tam olarak bu noktaya davet edelim.............................................................şimdi yavaş yavaş kaymayan bir yazıymış gibi gelmeye başladı deil mi?.................................birazdan bunun gerçekten de kaymayan bir yazı olduğunu siz de göreceksiniz............................................................................kaymayan bir yazı...............................:)))))).........

Cuma, Mayıs 22, 2009

Kaotik Sinyaller


Çocukken içinde bir grup çocuğun olduğu bir fotoğrafa bakıp sen hangisisin diye sorduklarında kolaylıkla kendimi gösterebilirdim. Bunu şimdi de yapabilirim. Ama iki fotoğraftaki “ben” aynı ben olmasa gerek. Kaldı ki bunca yılda milyonlarca hücrenin yenilendiği bir bedenin aynı “ben” olması pek de mümkün değil. Diğer taraftan, gözlerim kapalıyken kim olduğumu sorguladığımdaysa; bırakın fiziksel görünümümü, küçükken olduğumu hissettiğim kişiyle şimdiki kişinin aynı kişi olduğu sanrısına kapılıyorum. Oysa değişmez sandığımız var olduğumuzu hissettiren ruhsal ben olgusunun da yıllar içinde değiştiğini gözlemliyorum. Yaşadığım iyi kötü bazı anlık hatıralar karakterimi şekillendirdiği kadar hayatımın geri kalanını da biçimlendiriyor. Ne var ki o anlarda verdiğimiz bu küçük kararların hayatımızı ne kadar değiştirebileceğini kestiremiyoruz. Kaos Teorisinin de dediği gibi: “Bir kelebeğin kanatlarını çırpması, dünyanın öbür ucunda bir tayfunun meydana gelmesine sebep olabilir.” Çok ütopik bir teori… Evet bence de… Ama hayattaki her şeyin bir sebebi olduğunu anlamama yardımcı oluyor.

Yani artık biliyorum ki; ilk bakışta herhangi bir sigara dumanın havada yaptığı şekillerin rastlantısal bir patika izlediğini sanmam, bu dinamiğin aslında ortamdaki birçok parametre ile belirlendiği gerçeğini değiştirmiyor.

Bir bilge der ki: “Ölümün yolunda rastlantıya yer yoktur… Yalnızca kararlar vardır.”
Öyleyse şans faktörünü hesaba katarak üçlük atış yapmaktansa… topla beraber ampulün içine kadar girip smaç basmayı tercih etmeliyim. Hücum süresi azaldıkça işler iyice şansa bırakılır ya. Öyle olmasın benimki…ve hiç kimse yarın ölmeyeceğimizi iddia edemeyeceğinden hayatta hataya yer yoktur. Andy Dufresne’ni tanıyanlar şu sözü iyi bilir:
“Get busy living or get busy dying.” işte bütün mesele bu… ve burada yazamayacağım bazı gerçekler…

Salı, Mayıs 12, 2009

ŞEKİL - 1A

Ayın on dördünde NKM nöbetim var. On dördü Perşembeye geliyor. Nekame dedim, dikkat çekerim. Bu, askeri lisanı öğrendiğim anlamına geliyor. Siz bilmezsiniz… Dil bilmeye benzetiyorum ben askeriyede diyalog kurmayı. Kısaltmalar falan çok önemli yer tutar. Ast üst ilişkisine göre der die das alır kullandığın kelimeler. Üstlerinle konuşmak seni stress'e sokar. Okunuşunu bilmediğimiz bir dildeki özel ismi, biliyormuş gibi okumaya çalışırken içinde bulunduğumuz hissiyata benzer üstlerinle muhabbet etmek ilk zamanlar… Ambale olursun. :) Halbuki astlarınla konuşmak, emretmek çok daha basittir: yüklemi cümlenin başına alırsın olur biter. Başına da “evet” ekleyip sesi biraz gürleştirdin mi tamamdır:
- Evet… Al Başa Yüklemi!
Ama üstlerinle konuşmak daha zordur. Kurduğun her cümlenin sonuna “nokta” yerine “komutanım” eklemeyi çabuk öğrenirsin; bir de bilmediğin kelimeleri kullanmasalar!..

Sercan, derhal kıt’adan bir unimog tahsis ediyosun, karargah bölüğünün AMM’sinin TMK ve duhüllerini ihtiva eden talimnameyle birlikte istihkam bölüğüne intikal ediyosun. Müteakiben takımın mukavemet eğitimini tanzim edeceksin. Görevin ifası sırasında yaklaşma istikametlerine gayri muaiyen zamanlarda gerekirse İKK tedbirlerini mutlaka al. Herhangi bir vukuat olacak olursa vazelini hazırla beni bekle. Var mı anlaşılmayan bişey?"
- Hııı komtanım… Yoh..eet tımım komtanöm. ( ambale şekil-1a)

Bir şey anladıysam Arap olayım.” sözü buradan çıkmış olsa gerek. Bildiğim yabancı dillere daha çok hâkimim desem yeridir. Hatta bakın yeni öğrendim; Almanların “Donner” adını verdiği Vikinglerin Gök gürültüsü Tanrısı “Thor” un günüymüş “Thursday” yani “Donnerstag” ya da bildiğin “Perşembe”…

Cumartesi, Mayıs 02, 2009

Yalnız Diilim Ki…

Evet, askerliğimin bitmesine 2 ay kaldı ve bir takım izlenimlerde bulundum. Bu süreçte insan garip şeylere alışmak durumunda kalıyor sanırım: Horultuya rağmen uyumaya, çömelerek s.çmaya veya hiç ara vermeden gün boyu çay içmeye alışıyorsun… Ne yaparsan yap o çay bardağı orda bir yerde sana eşlik ediyordur mutlaka… Bir de sivillere bile emir kipinde konuşmaya başlıyorsun… İnsan dolmuşta gariban yurdum insanına “EET UZAT PARAYI!” der mi ya? :) dedim ben…
Ama bu alışkanlıklardan en önemlisi etrafında bir sürü şey olmasına rağmen kendini hep yalnız hissetmeye alışmaktır. İronik bi durum. Kalabalığın arasındaki yalnızlık misali... Tabi bu durumun doğurduğu sonuçlar da yok değil. Bu yalnızlık duygusu ve aitlik içgüdüsünün sentezidir zaten askerde çok sıkı dostluklar kurulabilmesinin sebebi… Askerlerini kardeşinmiş gibi seviyorsun mesela… Hatta bir takım eşyalarla duygusal bir bağ kuruyorsun bu yüzden… İnsanın en sevdiği pisuvar diye bir şey olur mu arkadaş :) var benim.
Pis şartlarda yaşamaya alışıyorsun sonra… Evet, kaldığımız misafirhane gayet güzel. Odada televizyon, buzdolabı, klima hepsi var rahatımız yerinde yani… Tabi her sabah uyandığımızda kulaklarımızı fare yemiş mi diye kontrol ettiğimizi saymazsak… : )
Bi de özlüyosun be arkadaş… çok özlüyosun… Geçenlerde aynı odada kaldığım askerlik arkadaşım Mehmet Asteğmen’i odada tek başına içerken buldum..
- Napıyosun abi yalnız başına içilir mi hiç?
diye sorunca, adam ne dedi biliyo musunuz :
- Yalnız diilim ki… Rakı da var