Hiç anlam veremediğim davranışlarımdan biri de geçenlerde, hani geceleri sokak lambalarının ışığında dört dönen kimliği belirsiz uçuşkanlar olur ya, onları seyrederken, küçükken yaptığım kardanadamlardan en az birisinin Güneş’e dokunma hayaliyle yaşayacak kadar ironik bir amaca hizmet etmesini isterken bulmamdır kendimi.. ama alakayı kuramadım sonradan.. sokak lambasından kardanadama nası geldim ben de bilmiyorum. :)
Bu gibi durumlarda beyne “format” atıp en baştan düşünmeye başlamak gerekir; ama bir dezavantajı da zaman zaman yanlışlıkla ta çocukluğuna döndürmesidir insanı. Oyunun en olmadık anında “KesTAnee gürGEN palaMUT aaltı yapraaK üsTÜ bulut…” diye başlarsın valla… “Gel sen burdaa derdi unuT, Orman Ne güzel – Ne güzel!” Bu şarkının olayı da iki “ne güzel” arasındaki “Sus”ta gizlidir bence :P
2 yorum:
La Fontaine masalları tadındaki "Güneşe dokunmak isteyen kardan adam" imgesinin kafana nasıl yerleştiğini açıklamaya çalışayım: Işığa ulaşmaya çalışan "uçuşkanlar" bana göre mezun olmuş, askerliğini yapacak ve ondan sonra da asıl hayata başlayacak olan SENsin. Bir dönüm noktasındasın, kapıları açıp hızla ilerliyorsun ve sonunda da ışık olduğunu biliyorsun ama tedirginsin, çünkü belirsizlikler seni huzursuz ediyor, ışığa (güneşe) ulaştığın zaman kardan adam gibi eriyeceğini düşünüyorsun. Rüya yorumu gibi oldu ama idare et :)
ii yorumlamissin valla..kurudum kaldim :)
Yorum Gönder