Biz küçükken mahalle maçları yapardık evin önündeki kum sahada... Gariptir, bi şekilde şimdiki halı saha maçları aynı tadı veremiyo.. Bi değişik oluyo.. Bi kere toplar "kames" marka değil. Hani suratımıza falan çarpınca içindeki 3 kat tada tekabul eden değişik bi tını işitirdik ya... havaya sokardı adamı.. Sonra çektiğimiz her şut falsolu giderdi, kendimizi Tsubasa hissederdik falan.
İkincisi sırtımızda havlu yok :) Böle arada kayacak düşecek.. tekrar düzeltmeye çalışcaksın maçın orta yerinde.. Onu özledim ben. Sonra evde sırtından çıkarıp ıslaklık oranına göre kaç km koştuğunu hesaplayacaksın ki zevki çıksın.
Üçüncüsü terli terli su içmenin zevki öle pet şişeyle çıkmıyo.. Musluğa ağzını dayayıp kana kana içmek - hele ki terliysen - hayatta yaşayabileceğin en büyük hazlardan biridir bence ya..
Aaa bi de süre dolunca halı saha görevlisinin çaldığı zil sesine çok uyuz oluyorum ben.. eskiden ne güzel olurdu.. Maçın en heycanlı yerinde takımdakilerden birinin annesi "Hadi yavrum yemek hazır!" diye haykırırdı da çocuk topunu alır giderdi.. Kuruyup kalırdık sahanın ortasında. Bugün türk futbolu neden geri kaldı diye soracak olursanız, tek sebebi budur derim. :))